Cemal Ererdi
14 Şubat 2016 Pazar
7 Ekim 2015 Çarşamba
DÜNYADA SİGORTA ŞİRKETLERİNİN MÜŞTERİ MEMNUNİYET ORANI DÜŞÜYORMU?
Sigorta endüstrisindeki son gelişmelerin takibi,
endüstrimizdeki bugün yaşadığımız gelişmeleri değerlendirebilmek diğer yandan
yakın gelecekte olacak olan değişimleri öngörebilmek açısından, son derece
önemli.
Dünyada 2013 yılı sonuçlarını incelediğimizde gördüğümüz
en önemli gelişme sigorta şirketlerinin karlılıklarında gözle görülür biçimde
iyileşmeler gerçekleştirmeleridir. Bileşik rasyoyu oluşturan en önemli
bileşenler bilindiği gibi hasar oranı, gider oranı ve üretim masraflarıdır. 2013
yılında hasar oranında 2010 yılına göre ülkeden ülkeye göre değişik olmakla
beraber önemli indirim sağlanmıştır. Diğer yandan gider oranlarına bakıldığında
2010 yılındaki oran hemen hemen 2013 yılında da aynı oranda gerçekleşmiş yani
herhangi önemli bir değişim sağlanamamıştır. Diğer yandan aynı şekilde üretim
masrafları kısmında da 2010 yılında gerçekleşen oran 2013 yılında çok fazla
değişmemiştir.
Bu oranların yorumlanmasını yapacak olursak, son dönemde
sigorta şirketleri hasar oranını düşürmek adına özellikle fiyat artışı ve hasar
maliyetlerinin düşürülmesi konusunda çok ciddi stratejiler üretmek sureti ile
bu iki kalemin katkısı ile hasar oranında çok önemli gelişme sağlamışlardır. Diğer
yandan giderlerde herhangi bir değişim olmamasının altında teknolojik
gelişmeler konusunda sigorta şirketlerinin yeterince yaratıcı çözümler
üretememesi diğer yandan gereken IT çözümlerini hala devreye alamaması
yatmaktadır. Aynı şekilde üretim masrafları konusunda değişimin çok fazla
olmamasında da son yıllarda çokça dile getirilen alternatif satış kanallarının
konuşulduğu kadar devreye girememesinin yattığını kolayca söyleyebiliriz.
Tüm dünya piyasalarında yapılan ölçümlemelerde son
yıllarda müşteri beklentilerini karşılamada sigorta endüstrisinin giderek düşen
bir performansa sahip olduğu gibi çok çarpıcı bir tablo ile karşı karşıya
kaldığını görmekteyiz. Bu geriye gidişin analizinde özellikle fiyat
artışlarından müşterilerin son derece şikâyetçi oldukları diğer yandan
özellikle hasar uygulamalarındaki son dönemlerdeki katı tutumların müşteriler
tarafından şikâyet konusu yapıldığı görülmektedir.
Özellikle hasar yaşamayan müşterilerin memnuniyet oranı
hasar yaşayan müşterilerin memnuniyet oranına göre oldukça yüksek çıkmaktadır. Diğer
yandan oto hasarında memnun olan müşterilerin genel memnuniyet oranına katkısı
%32 çıkarken diğer hasarları yaşayan müşterilerde bu oran sadece %27 çıkmaktadır. Bu bize oto sigortalarında
hasar hizmetinin önemini göstermesi bakımından çok çarpıcı bir sonuçtur.
Sigorta endüstrisinde saptanan bir diğer önemli sonuçta
acentelerden memnun olma oranında (müşterinin olumlu deneyim oranı) son
yıllarda artış görülürken direk, telefonla satış, internetle satış mecralarında
düşüş görülmesidir. Nitekim Amerika’da acenteden memnuniyet %57 çıkarken
internet/mobilde bu oran %43, Avrupa’da acente memnuniyeti %47 çıkarken
internet mobilde bu oran %38 olarak çıkmıştır. Aslında bunun izahı sigorta
şirketlerinin fiyat artışı ve hasar uygulamalarındaki sıkılaşan uygulamalarını
müşteriye aktarımında ve sorunların çözümünde profesyonel acentelerin
tavsiyelerinin ve sorun çözme becerilerinin direk mecralara göre daha tatmin
edici olmasıdır. Bu aslında yeni dönemde müşterilerin acentelere olan
ihtiyaçlarının giderek artacağı bir yeni döneme girildiğini de göstermektedir.
Dünyada olan bu gelişmelerin global oyuncuların çoğunlukta olduğu piyasamızda yaşandığı ve de yaşanacağını bilmemiz ve stratejilerimizi buna göre oluşturmamız gerekiyor.
1 Ekim 2015 Perşembe
ULUSLARARASI ŞİRKETLERİN SON DÖNEMDEKİ AÇMAZLARI
Alman otomobil devi Volkswagen’de (VW) ortaya çıkan
emisyon skandalı hakkında Federal Ekonomi Bakanı Wolfgang Schäuble’den açıklama
geldi. Skandalın ardından ilk kez konuşan Schäuble, RedaktionsNetzwerk
Deutschland‘a (RND) yaptığı açıklamada, Volkswagen’in artık eski Volkswagen
olamayacağını söyledi. Schäuble skandalı açgözlülüğün bir sonucu olarak
nitelendirdi.
Aslında konunun sadece açgözlülükle açıklanması çokta
doğru değil. Ana sorun kapitalist sistemin geldiği nokta. Bu konuda yeni bir
yaklaşım gündeme getirilip tartışılmadıkça sistemin böyle devam etmesi ve de bu
tür skandallarla karşılaşılması kaçınılmaz olarak gözüküyor. Uluslararası, özellikle
tamamı yada büyük çoğunluğu halka açık şirketlerde hisse senedi değeri ve
getirisi konusundaki beklentiler yöneticilerin bu baskılar karşısında karı
maksimize etme yönündeki çabaları işi bu noktaya getiriyor. Yöneticiler önce
karlılıktaki beklentilere uygun gerekli düzenlemeleri yaparak hedeflerine
ulaşmaya çalışıyorlar.
Bir süre sonra giderek artan kar baskısını karşılamakta
zorluk yaşıyorlar. Ya maliyette yada satış fiyatında bir takım manipülasyonlar
yaparak bir süre daha beklentileri karşılamaya ve yöneticilik sürelerini
uzatmaya, bonus vs. getirilerini en yüksek noktada tutmaya çalışıyorlar. Bu
sarmal her yıl giderek büyümeye ve içinden çıkılmaz hale geldikçe etik
değerlerden giderek daha fazla uzaklaşmaya başlanıyor. Müşteri beklentilerini
hiçe sayma ve en büyük müşterinin sermayedar olduğu yeni bir anlayış
şirketlerde egemen oluyor. Her konuya kar ve getiri penceresinden bakma şirket kültürü
haline geldikçe şirketler giderek merkezden yönetilen, merkezin dediklerini en
iyi yapan yöneticilerle çalışan tek tip organizasyonlara dönüşüyor.
VW ve otomotiv sektörü şimdilik öne çıktı ama çok sayıda
sektör ve şirket örneğini önümüzdeki günlerde görmemiz kaçınılmaz.
20 Temmuz 2015 Pazartesi
MÜŞTERİ ODAKLI OLMA ANLAYIŞI
Geçtiğimiz gün bir AVM'ye gittim ve aracımı valeye doğru
sürdüm. Vale kapıyı açarak "Merhaba Cemal Bey, hoş geldiniz" dedi şaşkınlık
geçirdim. Vale telefonumun son 4 hanesini söyledi ve "aynı telefon mu"
diye sordu. Elindeki IPad’den benim daha önceki ziyaretimdeki bilgileri plakamı
görünce bulup bana söylemesi çok hoşuma gitti. Aracımı teslim ettikten bir kaç
dakika sonra aracımın AVM’nin hangi katında park edildiği bilgisi ile mesajdaki
adresi tıkladığımda aracın teslim yerine hareket edeceği bilgisini bana
ulaştırdılar. Bu güzel örnek, müşterinin beklentilerine uygun iş modelini
oluşturan firmaların ciddi anlamda ayrışabileceğini gösterdiği için bu yazımda
bu anlayışı işlemek istedim.
Amazon.com'un kurucusu ve CEO’su Jeffrey P. Bezos da "Bir şirket kısa vadede kar etmek yerine uzun vadeye odaklanırsa müşterilerin menfaatleriyle hissedarların çıkarlarının aynı doğrultuda olduğunu görür." der ki bu yaklaşım son derece doğrudur. Nitekim kısa vadeli bakış açısına sahip şirketlerin piyasalarda barınamadığının çok sayıda örneğini tüm dünya piyasalarında görmekteyiz.
Sonuç olarak bir şirketin müşteri odaklı olmasının birinci şartı, "önce müşteri" kararını alması ve yapacağı bütün uygulamaları bu temele uygun hale getirmesidir.
Müşteriyi merkeze oturtan ve tüm organizasyonu müşteri
beklentilerine göre tasarlayan müşteri bazlı organizasyonlar giderek
yaygınlaşmaya başladı. Bu sistemi tanımlarken dünyada Mr.Strateji olarak
tanınan Japon uzman Kenichi Ohmae, bu sistemi şirketlerde oturtabilmek için
"önce müşteri" anlayışını hayata geçirmek gerektiğini ve diğer tüm paydaşların
tatminlerinin ikinci derecede önemli olduğunu; eğer müşteriler tatmin olursa bu
durumda doğal olarak bütün paydaşların tatmin olabileceğini söyler.
Amazon.com'un kurucusu ve CEO’su Jeffrey P. Bezos da "Bir şirket kısa vadede kar etmek yerine uzun vadeye odaklanırsa müşterilerin menfaatleriyle hissedarların çıkarlarının aynı doğrultuda olduğunu görür." der ki bu yaklaşım son derece doğrudur. Nitekim kısa vadeli bakış açısına sahip şirketlerin piyasalarda barınamadığının çok sayıda örneğini tüm dünya piyasalarında görmekteyiz.
Müşteri odaklı olmanın sözde kalmaması ve şirketin her
günkü uygulamalarına geçebilmesi için organizasyon içinde atılması gereken
somut adımlar bulunmaktadır. Nitekim Ajay K. Kohli ve Bernard J. Jaworski gibi
pazarlama konusunda uzmanlaşmış akademisyenlerin müşteri odaklı olmak isteyen
şirketlere önerdiği öncelikli adım, şirketlerin departmanlar arası işbirliğini
artıracak bir yapı kurmalarıdır.
Böyle bir yapı kurmak için departmanların fonksiyonel bir
biçimde dizayn edilmesi ve diğer departmanlarla birlikte hareket ederek müşteri
bazlı organizasyonun gereği olan hızlı ve doğru kararları alması gerekir.
Jaworski ve Kohli, departmanların birlikte çalışması sonucunda herkesin resmin
bütününü gördüğünü ve müşteriyle doğrudan temasta olmayan departmanların bile
müşterileri odağa koyarak iş yaptıklarını ifade etmektedirler.
Ayrıca müşteri odaklı bir şirket olmak için, şirketin
süreçlerinde ve çalışma yöntemlerinde de yapısal değişiklikler yapılması
mutlaka gerekmektedir. Müşteri odaklı olmak demek, bazı müşterilere ya da
şikayet edenlere ayrıcalıklı davranmak, bunlara özel davranmak değildir.
Müşteri odaklılık, her müşteriyi sistemli bir şekilde memnun edecek bir alt
yapı oluşturarak sistemin sorunsuz ve akışkan biçimde çalışmasının sağlanması
demektir. Aslında müşteri odaklı bir şirkette karar almak son derece kolaydır, çünkü
üretimden dağıtıma, finanstan pazarlamaya kadar ortaya çıkan bütün fikir
ayrılıklarına "müşteri için neyin iyi olduğuna" bakarak karar verilir. Bu temel
bakış açısı departmanlar arası ya da kişisel çekişmelerin önüne geçer.
Bütün bunları söylemekle beraber alınan kararın, şirkete
ne kadar maliyet yükleyeceğinin hesabı mutlaka yapılmalıdır. Bu noktada alınan
karar ile maliyet arasında bir mukayese yapılmalı ve bu maliyeti doğuran
nedenlerin analizi yapılarak maliyet tasarrufu sağlanmış maliyet ile müşteri
memnuniyeti mukayesesinde tabiidir ki şirket bakımından konusunda aksiyon
alınmalıdır. Bu analizler sonrası yaratılacak tasarruf sonucunda müşteriyi
memnun edecek kararlar üretiliyorsa şirket mutlaka bundan karlı çıkacaktır.
Alınacak kararın doğruluğunun tek ölçüsü, bu kararın müşteri üzerinde
yaratacağı olumlu etkidir. Müşteri menfaatine uygun her karar, şirket genelinde
uzun vadede başarı getirir. Kısaca "müşteriler için iyi olan, şirket için de
iyidir."
Jeffrey P. Bezos "Biz Amazon.com‘da bir şeyler satarak
değil, müşterilerin satın alma kararlarına yardımcı olarak para kazanırız"
der. Bir şirket işini bu şekilde tarif
ettiğinde, aslında bütün kararları ve uygulamaları açısından en iyi “ölçütü”
bulmuş demektir. Müşteri bu anlamda en güvenilir ve en doğru rehberdir.
Müşteri odaklı şirketlerde satış yapmak önemli bir hedef
olmakla beraber nihai hedef değildir. Aslolan müşteri ile uzun süreli bir
ilişki başlatabilmektir ve esas hedef, her müşteriyi ömür boyu elde tutmaktır.
Bir şirketin müşteri odaklı olabilmesi için üç unsur son
derece önemlidir.
1 - Bir şirket öncelikle "müşteri odaklı olmak ne
demektir?" konusunda gerçekçi bir tanım yapmalıdır.
Hangi kararların, hangi uygulamaların müşteri odaklılıkla
uyumlu; hangilerinin uyumsuz olduğunu tarif etmelidir. Her departman şirketin
bu tarifine kendi katkısını sunmalı, işlerini nasıl yaparlarsa müşteri odaklı
olacaklarını net bir şekilde tanımlamalıdır. Şirket, müşteri odaklılığı gelip
geçici bir heves değil, şirketin DNA’sına yerleşecek bir felsefe olarak
benimsemelidir.
2 - Müşteri odaklılığın nasıl ölçüleceği üzerinde bir
anlaşma sağlanmalıdır. Şirket, hangi kriterleri, ne ölçüde yerine getirirse
müşterileri memnun edeceğini önceden belirlemelidir. Belirlenen kriterler
şirketin rakamsal hedefleri yanında önemle takip edilecek en önemli KPI
olmalıdır.
3 - Müşteri odaklı olmanın iş yapmaya nasıl yansıyacağının
sistemi kurulmalıdır. Bir niyetten öte, günlük hayatta da “müşteri odaklı olmak”
için şirketin süreçleri bu anlayışı hayata geçirecek şekilde yazılmalı ve iş tesadüflere,
kişisel inisiyatiflere bırakılmamalıdır.
3 Temmuz 2015 Cuma
SİGORTA ŞİRKET ORGANİZASYONLARINDA YILLAR İTİBARI İLE YAŞANAN DEĞİŞİM
Geçmişe dönüp baktığımda gerek ülkemizde ve gerekse
dünyada sigorta şirketlerinin organizasyon yapısında yıllar itibarı ile oluşan
değişimin aslında oldukça çarpıcı olduğunu fark ettim. Bu değişimin gerekçeleri
her dönemin öne çıkan piyasa ihtiyaçlarından kaynaklandığı gibi şirketlerin
değişen kanun ve kurallara ayak uydurmak çabası ile yaptığı değişikliklerden de
kaynaklanmış.
Özellikle şirketin segmentasyona bakışı da organizasyonun şekillenmesine önemli ölçüde etki edecektir. Bireysel yada kurumsal portföy yönetimi, müşteri yada ürün bazlı organizasyon yapısı, müşteri katmanlarına uygun bölümleme operasyonların daha da derin yönetim anlayışına sahip olmasına neden olacaktır. Global şirketlerin lokal şirketleri yönetme biçimi, şirket içindeki farklı bölümlerin farklı merkezlerden idare edilmesi gibi uygulamalarda şirket içindeki operasyon ahengine direkt olarak etki edecektir.
1950’lerden 1980’lere kadar sigorta şirketlerinde öne
çıkan fonksiyon her zaman için teknik bölümler olmuş ve tabi ki bu bölümlerin yöneticileri
organizasyon şemalarında önemli yer almıştır. Reasürans ilişkilerini yönetecek
bilgi ve birikime sahip kişilerin yabancı dil bilmelerinin getirdiği avantaj
ile birlikte reasürans imkanı yaratmaları diğer yandan tarife rejimi içerisinde
tarifeyi en iyi uygulayan ve yorumlayan kişiler olmaları bu kişilerin
hiyerarşide şirkette genel müdürden sonra gelmelerini sağlamıştır. O dönemde teknik işlerden sorumlu üst yöneticilerden bazılarına ayrıca "fen müşaviri" titri verilmeye başlanmıştır. Bu pozisyonda bulunan
kişiler şirket içinde son derece önemli konumları nedeni ile en güçlü
pozisyonda bulunurken kararlar ve stratejilerde çok önemli ağırlığa sahiptiler.
Şirketlerde üst yönetimde teknikten sonra muhasebe, mali
ve idari işlerden sorumlu yöneticiler de organizasyonlarda yer almaya
başlamışlardır.
Bu dönemlerden hemen sonra şirketlerde ilk önce
acentelerden sorumlu yöneticiler daha sonra ise pazarlama genel müdür
yardımcılarına görev verilmeye başlanmış özellikle ülkemizde sigortacılığın
yaygınlaşması ve satışının artması ihtiyacına dönük olarak bu pozisyonlar
organizasyon şemalarında yer bulmaya başlamışlardır.
Bilgisayar sistemlerinin sigorta gibi çok işlem yapılan
bir alanda giderek fazla kullanılmaya başlanması ile birlikte sigorta
şirketleri gerek altyapı ve gerekse servis kalitelerini arttıracak hız ve kalitede
işlem yapabilecek bir operasyon kurmaya başlamışlar ve organizasyonlarında bu
alanları yönetecek yöneticileri istihdam etmeye başlamışlardır.
Şirket içinde özellikle operasyon veren departmanların
artması, dağıtım kanalı ve müşterilerin beklentilerine uygun hizmet sunulmasını
sağlayan bölümlerin yönetilmesinin önemi, operasyonlardan sorumlu üst
yöneticileri de ortaya çıkarmıştır. Günümüzde satış öncesi ve sonrası
hizmetlerin şirket tercihinde önemli bir kriter haline gelmesi bu bölümlerin
giderek daha akışkan ve müşteri dostu bir yaklaşım benimsemesine yol açmıştır.
Günümüzde özellikle kuvvetler ayrılığı prensiplerinin
şirketlerde özellikle regülasyonunda baskısı ile içselleşmesi ile birlikte iç
ve dış denetim, aktüerya, risk yönetimi gibi alanlarda operasyonlar
oluşturulmaya başlanmıştır. Diğer yandan batıda sigorta şirketlerinin halka
açık olması nedeni ile hissedarlara uygulamaların anlatılması, performansın
açıklanması ve gelecekte yapılması düşünülen planların finansal analistler yolu
ile ulaştırılması özellikle hisse fiyatının belirli seviyelerde tutulması için
en önemli faaliyet haline gelmiştir. Genellikle bu faaliyetlerin koordinasyonu
ve tek elden uygulanması şirket organizasyonlarında CFO adı verilen çok güçlü
bir pozisyonu ortaya çıkarmıştır. Şirketin sadece mali sonuçlarını değil, rezerv
gelişmelerini takip eden, kar hedeflerine uygun fiyatlama sistemlerini kontrol
eden, stratejik planları hazırlayan, bütçeyi oluşturup takip eden bu güçlü
pozisyon şirketteki teknik üst yöneticilerin eskiden gelen hâkimiyetine son
vermiş ve bu pozisyonları daha ziyade uygulayıcı konuma hapsetmiştir.
Eski dönemdeki fen müşavirlerinin şirket içindeki önemini
bugün artık CFO’lar yüklenmiştir. Yeni dönem şirketlerin rakamsal sonuçlarını
ön plana alan, piyasaya ne ölçüde yakın olduğu tartışılan, hissedar ve
yatırımcılara geri dönüşü tek ölçü alan bir yeni yaklaşımın egemen olduğu bir
dönem olacak gibi gözükürken bunu şirket içinde sağlayacak kişinin de CFO
olacağı kesin.
Bu gelişmeler yanında önümüzdeki dönemde olası
değişiklikler; üst yönetim içinde pazarlama ve satışın ayrılması, müşteriden
sorumlu bir pozisyonun açılması, inovasyondan, dijital stratejiden ve veri
analizinden sorumlu üst yöneticilerin yer alması şeklinde özetlenebilir.
Özellikle şirketin segmentasyona bakışı da organizasyonun şekillenmesine önemli ölçüde etki edecektir. Bireysel yada kurumsal portföy yönetimi, müşteri yada ürün bazlı organizasyon yapısı, müşteri katmanlarına uygun bölümleme operasyonların daha da derin yönetim anlayışına sahip olmasına neden olacaktır. Global şirketlerin lokal şirketleri yönetme biçimi, şirket içindeki farklı bölümlerin farklı merkezlerden idare edilmesi gibi uygulamalarda şirket içindeki operasyon ahengine direkt olarak etki edecektir.
Değişen pazar koşulları, müşteri ve hissedar beklentileri, global şirketlerin iç operasyon yaklaşımları, değişen regülasyonlar, önümüzdeki dönemde şirket içi organizasyon şemalarını daha da değiştirecektir.
22 Haziran 2015 Pazartesi
BAŞARISIZLIK VARSA; BENDEN DEĞİL BAŞKASI YÜZÜNDEN
Yılın başında Avrupa'da yapılan bir ankette Avrupa
Birliği vatandaşlarına birlik içerisinde en çalışkan ülke vatandaşını sormuşlar.
Avrupa Birliği’nin hemen hemen tüm ülkelerinde bu soruya cevap olarak Alman
vatandaşları çıkmış. Yalnız bir ülkedeki ankette ise sonuç değişik çıkmış. Bu
ülke Yunanistan ve en çalışkan ülke vatandaşı da Yunanlılar olarak seçilmiş.
Bu araştırmayı okuyunca ve son 5 yıldır Yunanistan'da
yaşanan ekonomik krizi düşününce ülkelerin düşünce yapılarındaki aksaklığın o
ülkenin performansına da nasıl etki ettiğini düşünmeden edemedim. Yunanistan’ın
ekonomik performansının düşüklüğü, son yıllarda yapılan bunca yardıma rağmen
belini doğrultamaması ve de bu konuda en ufak bir umudun olmamasına karşı
Yunanlıların yaşam tarzlarını etkileyecek en küçük bir geri gidişi bile kabul
etmek istememeleri, hatta tüm olanlardan Avrupa Birliği’ni ve hatta Almanya’yı
sorumlu tutmaları günümüzde ülke, şirket, yönetici ve çalışan düzeyinde de
karşılaşılan son derece hastalıklı bir yaklaşımdır.
Geçtiğimiz hafta Bodrum dönüşünde iki kadının güvenlik
görevlilerinin uçağa binerken çantalarındaki şampuan ve benzeri likitleri
almasına verdikleri tepkiyi görünce bunun ne kadar yaygın olduğunu fark ettim. Kadınlar
uçağa bu tür sıvı ile binilmemesi kuralını bir kenara atarak güvenlik görevlilerinin
kremlerini çok beğendiği için alıkoyduklarını bile dile getirmekten
çekinmemişlerdi.
Yunanistan’a geri dönersek; kişi başı çalışan
verimliliğinde Almanya’nın 68 birim üretimi var iken Yunanlı bir çalışanın 38
birim üretmesi aslında iki ülke ekonomileri arasındaki çok sayıda
farklılıklardan sadece biriydi. Ancak durum bu iken bile kendisini en iyi kabul
eden haleti ruhiye benim üzerinde durmak istediğim asıl meseledir.
Yıllardır yöneticilik yaptığım şirketlerde performans
yönetimi ilkesini benimsemiş olan bir yönetici olarak performansı geride olan
çalışanların objektif sayısal ölçüleri bile kabul etmeyip bu sonuçların
başkalarının çalışma anlayışından kaynaklandığını söylediklerini sıkça
duymuşumdur. Bu yaklaşım belki de Yunanistan’dan başlayan ve bizim bulunduğumuz
ve doğuya doğru uzanan coğrafyaya özgü gelişmiş bir kişisel defans mekanizması mıdır
diye düşünmeden edemiyorum.
Kişisel sorumluluğun önemsendiği batı toplumlarında
başarısızlığın sonucunda istifa mekanizmasının çalıştırılmasına, Japonya gibi
ülkelerde ise bazen intiharlara kadar uzanan bir sorumluluk anlayışının
geliştiğine tanık oluyoruz. Ülkemizde başarı kültürünün gelişmesine katkı
sağlayacak olan önemli gelişme alanlarından birisi olan "başarıyorsam ben
başardım, başarısızlık var ise ben başarısız oldum" anlayışını bir an önce
yerleştirmemiz gerekmektedir. Aksi halde başarısızlıklarda faturayı dış
etkenlere çıkararak kendimizi soyutladığımız sürece ülkede başarı ikliminin
gelişmesine imkan olmayacaktır.
6 Haziran 2015 Cumartesi
BAŞARILI ŞİRKETLERDE İNSAN ZENGİNLİĞİ YÖNETİMİ
Başarılı olan şirketlerde çalışanın katkısının değerini
bilme yaklaşımı diğer şirketlerin son derece önündedir. Nitekim bu şirketlerde
insan kaynağı yaklaşımı insan zenginliği (human wealth/human capital) kavramına
doğru evrim geçirmiştir. Başarılı şirketlerin en önemli ortak özellikleri
çalışanlarına yaptıkları yatırımlardır. Geleceğe yatırım yapmak artık sadece teçhizat
ya da yeni ürün araştırmaları alanlarında değil çalışanlarının kendisi ile
kullandıkları sistem ve operasyonlarına da yatırım yapmayı içerir. Özellikle
şirketin öğrenme ve gelişme boyutunda üzerinde durması gereken üç alan
bulunmaktadır.
1.Çalışanların yetkinliklerinin arttırılması
2.Bilgi üretme ve paylaşım sistemlerinin yeterliliği
3.Çalışanlarına yetki vermek, motive etmek, takip etmek
Çalışanların rolünde meydana gelen bu değişiklik, şirketlerin çalışanlarını yeniden eğiterek onların yaratıcı yeteneklerini şirketin amaçlarına ulaşma doğrultusunda harekete geçirmelerini gerektirir. Çalışanların şirkete olan katkısının arttırılması için üzerinde durulması gereken üç konu aşağıdaki gibidir.
C.Yaratıcılığı ve inisiyatif kullanımının desteklenmesi
D.İşin başarılması için gereken bilgiye erişim olanağı
Bugün her işletme, müşterileri tarafından çalışanlarının temsil ettiği şekilde görülür. Müşteri çalışandan iyi hizmet almışsa o şirket iyi bir şirkettir, kötü servis almışsa o şirket çok kötü bir şirkettir. Şirketin tanınırlığına bu kadar önemli etkisi olan insan faktörüne yeterince önem veriliyor mu sorusu günümüzde en çok üzerinde durulması gereken soru olarak öne çıkıyor.
1.Çalışanların yetkinliklerinin arttırılması
2.Bilgi üretme ve paylaşım sistemlerinin yeterliliği
3.Çalışanlarına yetki vermek, motive etmek, takip etmek
Son on yıl içinde yönetim ile ilgili düşünce yapısında
kaydedilen en önemli değişikliklerden birisi hatta en önemlisi şirket içinde
çalışanların rolünün farklılaşmasıdır. Artık rutin işlerin hemen hemen tamamı
otomatik olarak yapılmaktadır. Elektronik olarak çalışan şirketler bu rutin
işleri sisteme tanımlayarak sistemin akışkan olmasına katkı sağlamakta ve hatta
müşterilerinin tüm işlemleri ve hizmetleri kendilerinin almasına olanak
sağlamaktadırlar. Artık aynı işlerin defalarca ve aynı şekilde yapılması şirketin
verimliliğine ve kurumsal başarıya olumlu etki sağlayamamaktadır. Eğer mevcut
finansal ve müşteri performansının üzerinde bir performansa ulaşılmak
isteniyorsa sadece üst düzey yöneticilerin geliştirdiği standart operasyon
kalıpları yeterli olmayacak, işlemleri yapan ve müşteri ile en yakın biçimde
çalışanların yaratıcı fikirleri mutlaka değerlendirmeye ve uygulamaya tabi
tutulacaktır.
Çalışanların rolünde meydana gelen bu değişiklik, şirketlerin çalışanlarını yeniden eğiterek onların yaratıcı yeteneklerini şirketin amaçlarına ulaşma doğrultusunda harekete geçirmelerini gerektirir. Çalışanların şirkete olan katkısının arttırılması için üzerinde durulması gereken üç konu aşağıdaki gibidir.
1. Çalışanların Tatmini:
Çalışanların tatminini sağlama noktasında şirketlerin
çalışanlarının moralini yüksek tutması ve yaptıkları işin genelinden tatmin
olmalarına gayret etmesi gerekir. Verimlilik, taleplere karşılık verebilme, kaliteli
servis ve müşteri hizmetlerindeki başarı aslında tamamen tatmin olmuş
çalışanların eseridir.
Çalışanların tatmin edilmesinde;
A. Kararlara katılımın teşviki
B. Başarının fark edilmesi ve takdir edilmesiC.Yaratıcılığı ve inisiyatif kullanımının desteklenmesi
D.İşin başarılması için gereken bilgiye erişim olanağı
gibi faktörler son derece önemlidir
2. Çalışanların Kalıcılığı:
Şirketin uzun dönemli ilgi duyduğu yani uzun zaman
çalışmak istediği elemanların şirket bünyesi içinde tutulması ile ilgili bir
amaçtır. Şirkette uzun süreden beri çalışmakta olan ve bağlılık duyan
elemanlar, şirketin değerlerini içselleştiren ve bunu müşterilerine olumlu biçimde
aktaran kişilerdir.
3. Çalışanların Üretkenliği:
Şirketteki yetenek ve moralleri yüksek çalışanların
müşteri memnuniyetini yükseltecek biçimde şirket içi işlemleri en hızlı ve en
doğru biçimde yapabilmesidir. Şirketten şirkete değişmekle birlikte en basit
verimlilik ölçüsü her çalışanın ne kadar değer yarattığının tespiti
çalışmasıdır.Bugün her işletme, müşterileri tarafından çalışanlarının temsil ettiği şekilde görülür. Müşteri çalışandan iyi hizmet almışsa o şirket iyi bir şirkettir, kötü servis almışsa o şirket çok kötü bir şirkettir. Şirketin tanınırlığına bu kadar önemli etkisi olan insan faktörüne yeterince önem veriliyor mu sorusu günümüzde en çok üzerinde durulması gereken soru olarak öne çıkıyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)