24 Kasım 2014 Pazartesi

LİDER OLMAK

Son dönemde yazdığım yazılardan aldığım geribildirimlerde genelde benim yönetim konusundaki görüşlerimi de aktarmam isteniyor. Bunu da zaman zaman yapmaya çalışacağım.

Bu yazıda, liderlerin özellikleri ne olmalıdır diye düşündüğümde aşağıdakilerin öne çıktığını düşünüyorum. Lider derken mutlaka şirketin en üst yöneticisini kastetmediğimi bir bölüm yöneticisinin de çevresinde yarattığı olumlu etki ile lider kabul edilebileceğini düşünerek bu yazıyı okumanızı öneririm.

Liderlerin esas görevleri birlikte çalıştığı insanların gelişimine yardımcı olmaktır. Lider birlikte çalıştığı kişilerin gelişimine katkı sağlamak için iş başında yetişmesini sağlar. Eksik olduğunu düşündüğü alanlarda eğitim almasını sağlar. Sürekli olarak çalışmaları ve davranışları ile ilgili bıkmadan usanmadan geri bildirim verir, kariyer planı konusunda yön belirler ve çalışanı ile paylaşır.

Liderin sorumluluk alanında çalışan kişilere karşı açık ve net olması gerekir. Aldığı kararlar konusunda beraber çalıştıkları kişilere bilgi veren ve kararın nedenlerini açıklayan liderler yönetimde çok rahat ederler ve çalışanlarından daha çok katkı alırlar.

Lider, çalıştığı insanlara karşı adildir. Bu yaklaşımının onlar tarafından doğru algılanmasını sağlar. Adil yönetmediği, haksızlık yaptığı takdirde yeterli verimi alamayacağını bilir. Liderler şirkete gerçekten katkı sağlayanı objektif kriterleri açıkça belirterek ödüllendirir.

Liderler dijitalleşmenin önemini yadsımamakla beraber şirkette çalışanlarla olan ilişkilerini sadece ekranlar yolu ile kurmazlar. Yüz yüze iletişimi sıkça kullanır ve çalışanları ile konuşmayı sürdürür ve teması kaybetmez.

Liderler çalıştığı kişileri ismen tanıyıp çalışanların özelliklerini ve şirkete olan katkılarını takip eder ve görüştüğünde çalışanlarının katkılarından haberdar olduğunu örneklerle kendisine bildirir.

Liderler okuma ve araştırmayı ihmal etmeden sürekli biçimde dünyadaki trendleri takip ederek kendilerini ve işlerini geliştirir.

Lider, mutlaka günceli takip eder ve olan biten hakkında mutlaka bilgi sahibidir. Sadece kendi ilgi alanlarında değil tüm toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibidir. Her konuda en azından söyleyecek bir sözü vardır. Liderler için en önemli tehlike demode kalmaktır.

Liderlerin yaşantısı ve uygulamalarının şirket içinde yaratmaya çalıştığı genel anlayışa uygun olması önemlidir. Liderler her adımlarının takip edildiğini bilerek bu konudaki uyumsuz davranışının genel uygulamalarına olan inanca gölge düşüreceğini bilir, buna göre davranışlarını kontrol altında tutar.

Liderler, kişisel menfaatleri ile şirket menfaatleri karşı karşıya geldiğinde şirketin menfaatlerini ön planda tutar.

Liderler, stratejinin önemini ve bu konuda şirkette stratejinin oluşturulmasındaki en önemli kişi olduğunu unutmaz. Stratejinin tüm fonksiyonlarca uyumlu biçimde uygulanmasını sağlar ve ana odak noktasından kopmadan stratejiyi sürdürür.

Lider, bilgiyi paylaşacak bir kültür oluşturarak bilginin açık, şeffaf, anında oluşmasını sağlayacak bir sistemi oluşturur ve kararların aynı veri setinden beslenmesini sağlar.

Liderler, hiyerarşiyi şirket içinde en aza indirip şirketteki her kademenin birbirine kolayca ulaşabilmesine imkan sağlar.

Lider, insanları can kulağı ile ve önyargısız dinler, çalışanlarının fikir ve görüşlerini açıkça söylemesini teşvik eder.

Liderler, başka insanların kendi görüşlerinden ya da çözümlerinden daha farklı başarılı öneriler ile gelebileceklerini kabul eder ve bu önerilerden faydalanır.

Lider, başarının sadece kendi eseri olduğu, başarısızlığın ise çalışanlarının yetersizliğinden kaynaklandığı gibi hastalıklı bir düşünce yapısına kapılmaz. Başarısızlıkta sorumluluğu almasını bilir ve başarıyı paylaşır.

Lider sevgi dolu bir insandır. İnsanları, şirketini, çalıştığı sektörü, ülkesini sever, hepsine katkı sağlama heyecanı taşır. 

17 Kasım 2014 Pazartesi

SABRİNİN KARISINA ALDIĞI HEDİYE


Geçen hafta içinde Galatasaraylı futbolcu Sabri'nin eşine aldığı 890 bin euro değerindeki otomobil gazete manşetlerinde yer aldı. Aslında kimin ne kazandığı ne kadar mal varlığı olduğu hayatım boyunca beni çok ilgilendirmemekle beraber, Twitter’daki reaksiyonlar, insanların bu konudaki düşünceleri beni bu konuda düşünmeye itti.

Sabri, uzun yıllar Galatasaray'da oynayan kaptanlığa kadar ulaşmış, son zamanlarda zaman zaman  kadro dışı bırakılmış ancak yine de azimle çalışarak ve bekleyerek tekrar kadroya dönmüş hiç bir zaman vasatı aşamamış ve seyirci tarafından da takımın çocuğu denilen ve sürekli olarak esprilere de muhatap olan bir oyuncudur.

Ülkemizde asgari ücretin 1.134 TL  olduğu ve ülkenin büyük bir kesiminde ciddi geçim sorunlarının yaşanıldığı bir dönemde nasıl oluyor da Sabri karısına bu kadar pahalı bir hediye alabiliyor, sorusunu kendi kendime sorduğumda aslında bunun bir sorun değil bir sonuç olduğunu, esas sorunların futbol sektörünün işleyişinden kaynaklandığını gördüm.

Ülkemizde en fazla seyircisi olan ve herkesin takip ettiği futbol piyasası nasıl çalışıyor diye düşündüğümde basında pekte doğru analizlerle karşılaşmadığımı, spor sayfalarının soruna hala sonuç odaklı yaklaştığını, tiraj kaygısı ile davrandığını gördüm. Aslında son dönemde ülke futbolunun giderek batağa doğru gittiği, futbol kulüplerinin finansal olarak iflas ettiği, seyircinin statlara gitmediği, gerek milli takım ve gerekse kulüp takımlarının yabancı takımlarla yaptıkları maçlarda sürekli olarak kötü sonuçlar aldığı bir dönem yaşıyoruz.

Futbolda yaşanan bu problemlerin  temel sebeplerini incelediğimizde ortaya çıkan konular; altyapının tamamen ihmal edilmesi, bu kaynaktan oyuncu gelmesini teşvik edici kurallar koyulmaması, yabancı oyuncu sayısının sınırlanması, ülke futbol standardının sürekli düşmesi nedeni ile kaliteli yabancıların ülkemize gelmemesi ya da futbolu bırakacak yaşa geldiklerinde başka ülkelerde alabilecekleri transfer ücretlerinin 3 – 4 misli ücret alarak ülkemize gelmesi gibi nedenler ortaya çıkmaktadır. Özellikle  bu alanda rekabeti sağlayamadığımızı ve de kaliteli oyuncu yetiştiremediğimizi görüyoruz. Tabii bu durumda rekabetin olamama sonucunda Sabri gibi vasat oyuncular bile değerlerinin çok üzerinde rakamlarla karşılaşıp kapalı sistemin nimetlerinden yararlanmaya başladı. Aslında bugün ülkede top koşturan yıldız diye nitelendirdiğimiz oyuncuların Arda hariç hiçbirisinin yurt dışına gidememesinin nedenlerine baktığımızda iki konu öne çıkıyor. Bunlardan ilki yabancı kulüplerin bu oyuncuları çokta yıldız olarak görmemesi diğeri ise  yıldızların Türkiye'de kazandıklarını yurtdışında hiç bir şekilde kazanma ihtimallerinin olmaması.

Aynı konu aslında yabancı ülkelerde doğan Türk asıllı oyuncuların büyük bir bölümü içinde geçerlidir. Gurbetçilerin çocuklarının yaşadıkları ülkede değil de  Türkiye’de oynamasının altında yatan temel nedende aslında bu. Türk olmaları nedeni ile bulundukları ülkede almaları mümkün olmadığı kadar yüksek bedellerle Türkiye’ye transfer olmaları. Bu trendin dışında yer alan az sayıda Türk asıllı oyuncuda tabi ki var ancak bunlar kısa sürede tükenmek yerine kendilerini geliştirme ve çalışma konusunda kendilerine yeni bir strateji çizerek zoru seçiyorlar ve bunların isimleri Avrupa pazarında iyi oyuncu klasmanında yer alıyor. Bu yaklaşımları Nuri, Mesut, İlkay örneklerinde görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde Almanya’daki Hamburg kulübünün altyapı sorumlusu Türk asıllı oyuncuların Türkiye’ye gitmelerinin aldıkları altyapı eğitiminin kesilmesi ve geriye gitmelerine yol açacağını söyleyerek konuyu açık bir şekilde özetlemişti.

Futbol düzenimizin sürekli tavizlerle günü kurtarma anlayışı ile devam etmesi aslında giderek sorunların büyümesine yol açıyor. Bu konuda vakit geçirmeksizin futbol federasyon seçimlerinden başlayarak futbol yönetiminin politik etkiden arındırılması,  futbol takımlarının artık UEFA kurallarına uygun mali kontrollerinin yapılması, kulüplere doğru yönetici profillerinin gelmesinin sağlanması, alt yapıdan en az 2 oyuncunun takımda oynaması şartının getirilmesi, yabancı oyuncuların sayıca kısıtlanmaması, futbolcuların vergi konusunda ayrıcalık verilmesi yerine  milli maç oynama sayısına göre vergi teşvikinden faydalanması gibi acil değişimlerin vakit geçirilmeksizin uygulanması gibi temel değişimlerin bir an önce uygulanması şart gibi gözüküyor.

Aslında bütün bunları düşündüğümüzde yönetimsel olarak sektörel sorunlarda diğer sektörlerin sorunlarından temelde önemli bir fark olmadığı gözüküyor. Sektörel çalışma sisteminin doğru kurulmaması, siyasi etkiden arındırılması, sermaye yeterliliği, finansal kaynakların nereden temin edildiği (UEFA Fair Play normlarının uygulanması), nakit yönetimi, kulüp yönetimlerinin doğru seçimi ve hesap verebilmelerinin sağlanması, denetim, insan kaynakları, performans yönetimi, talent yönetimi, serbest rekabet ve doğru vergi sistemi gibi konular aslında bu sektördeki ana sorunların başlıkları olarak özetlenebilir. Sektörler ne olursa olsun problemler aynı. Çözümler belli ancak bu sorunları çözecek iradeler çeşitli grupların ya da kişilerin elindeki politik güçleri ellerinden kaçırmak istememeleri nedeni ile sorun bir türlü çözülemiyor.

Futbolda gerekli düzenlemelerin bir an önce yapılmaması durumunda futboldan seyircinin soğuması devam edecek ve bu seyirciyi daha sonra tekrar geri getirmek giderek zorlaşacaktır. Bunların çözülemediği ortamda da insanlar Sabri'leri hedef alacak ve kızmaya devam edecek gibi gözüküyor.

23 Ekim 2014 Perşembe

SİGORTACILIKTA ARACI KOMİSYONLARI

Dünyada sigorta endüstrisinde sigorta üretim kaynaklarının çeşitlenmesi ve bu konudaki rekabetin yoğunluğu sigortacılıkta üretim kaynaklarının komisyon oranını belirler. Ülkelerdeki üretim kaynaklarının çeşitlenerek bu alanda rekabetin giderek artması doğal olarak aracıların komisyon oranlarının düşmesine yol açar. Bunun tam tersi durumda yani hakim satış kanalı geleneksel aracılardan oluşuyorsa,doğal olarak  aracı komisyonları yüksek olur ve de yükselme eğilimi devam eder. Sigorta aracılarının komisyonlarını belirleyen bir başka unsurda çalışılan piyasada sigorta penetrasyonunun yüksek olup olmaması ve  sigortanın o pazarda satışının kolay ya da zor olmasıdır.

Ülkemizde 1980’lerde acente komisyonlarının yangında % 42,5, kazada % 18,5, toplamda ise % 28,7 civarında olduğunu görüyoruz, özellikle o dönemde yürürlükte olan tarife rejimi, az sayıda poliçe üretimi bunun yanında  sigortada yaygınlığın sağlanma ihtiyacı ve sigorta satışının çok emek istemesi  gibi etkenler, o dönemde yüksek  komisyon oranının oluşmasına yol açmıştır. Bütün bu nedenlerin yanında yangın branşındaki yüksek komisyonun yüksek olmasının bir başka nedeni ise  o dönemde  büyük oranda reasürans sistemine bağımlı olunması ve reasürörlerinde fiytların yüksek hasarların düşük olması nedeni ile şirketlere  % 58-%60 lara varan komisyonu şirketlere vermeleridir. 

Günümüzde ise aracılara ödenen komisyon oranlarının  toplam itibarı ile % 16 ortalamalar seviyesinde gerçekleşmiş olduğunu görüyoruz.
Ülkemizde aracı komisyonlarının son 5 yıllık gelişimi aşağıdaki şekildedir,

2010
2011
2012
2013
2014 / 4
16,6%
16,3%
16,2%
15,8%
16,0%

Dünyada bazı ülkelerdeki aracı komisyon oranları ise aşağıdaki şekilde gerçekleşmiştir.

Belçika
20,4%
Brezilya
19,8%
İngiltere
18,8%
Kanada
18,1%
Amerika
17,3%
Fransa
16,4%
Japonya
16,4%
İsviçre
16,3%
İtalya
15,9%
İspanya
15,2%
Almanya
13,3%
Avusturalya
13,0%
Hollanda
5,8%
Hindistan
5,7%
kaynak;Cap Gemini

Bu ülkelerde bu kadar geniş aralıklarda oluşan komisyon oranlarının belirlenmesinde  ülkenin sigorta piyasasının özellikleri rol oynamaktadır. Belçika, İngiltere, Brezilya ve Kanada’da daha ziyade acente ve broker ağırlığının hala çok güçlü olduğu görülmekte ve buna bağlı olarak ödenen komisyonlar yüksek oluşmaktadır. Buna karşın Hollanda da direkt satışın % 35’e kadar yüksek bir payının olması müşterinin daha fiyat odaklı olmasına yol açmış ve bunu karşılayacak şekilde acente komisyonları düşürülmüştür.

Özellikle Brezilyada brokerlerin düzenleme yapan kurumlar üzerindeki çok yoğun lobisi sonucu direkt satış halen uygulamaya geçirilememiştir. Bunun sonucunda da bu ülkede aracı komisyon oranları yüksek seviyede kalmıştır.

Aracı komisyonlarında tüm dünyada görülen ortak özellik; son 5 yıl içinde ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, az veya çok, komisyonların istisnasız düşme eğilimine girmesidir.

Dünyada ve ülkemizde gelişen tüketici satın alma tercihleri, rekabetin yoğunlaşması, aracısız satış sistemlerinin devreye alınma beklentisi, önümüzdeki dönemde aracı komisyonlarının düşmesini beraberinde getirebilecektir.

Özellikle bu gelişmelere hazırlıklı olmak bakımından aracıların portföylerini büyütmeleri, genel giderlerini kontrol altına almaları, ölçek ekonomisinin kurallarını kendi portföylerinde çalıştırabilmeleri gerekmektedir. Komisyon oranlarından ziyade komisyonun miktarına odaklanılması ve her yıl bu gelirlerin gelişimini takip edebilecek sistemlerin kurulması kaçınılmazdır. Özellikle  komisyonun primin bir yüzdesi olduğu gerçeğini unutmaksızın her yıl bir önceki yılın altına düşecek şekilde fiyatlama yapan şirket arayışı yerine uzun süre istikrarlı bir gelişim gösteren bir primlendirme sistemine yönelen şirketleri müşterilere sunmak aracılar bakımından mutlaka uygulanması gereken bir iş stratejisi olarak acenteler tarafından uygulanmalıdır.Son olarak müşterilerine karşı fiyatı değil ,acente olarak yarattığı artı değeri öne çıkaran bir yaklaşım sergileyen aracıların , bu değişim dönemlerinde bile daha çok üretecekleri ve daha çok kazanacakları, bunun sonucunda sektördeki aracılardan ayrışacakları ve ayakta kalacakları görülecektir.

SİBER RİSKLERE TALEP GİDEREK ARTMAYA BAŞLADI

Şirketlerin elinde bulundurduğu dataların elde edilmesine ya da bozulmasına dönük siber hücumlar son günlerde giderek küçük ya da büyük tüm şirketlere çok ciddi sorunlar yaratmaya başladı. Bu sorunlar diğer yandan finansal hizmetler sektörüne ve özellikle sigortacılara da çok önemli imkânlarda oluşturmaya başladı. Nitekim sigorta şirketleri bu tür risklerin işlerini etkilemesinden çekinen müşterilerinin finansal kayıplarını karşılayan poliçelerini giderek artan sayılarla yazmaya başladılar. Geçenlerde Tom Ridge adlı girişimci sadece siber sigorta konusunda çalışacak bir şirket kurduğunu ve Lloyds’daki sendikalarla teminat verebilmek üzere görüşmelere başladığını açıkladı.


Eylül ayında JP Morgan Chase bankası kendisinden kredi kullanan 76 milyon müşterisinin bilgilerinin hackerlar tarafından ele geçirildiğini açıkladı, aslında bu olay bu kadar ciddi korunan kurumların bilgilerinin bile her an nasıl bir tehlike altında olduğunu bir kez daha gündeme getirdi.

2000’li yıllarda bu tür bir teminata olan talep sıfır iken son iki yıldır bu alanda sigortacılara çok ciddi talep geldiği gözleniyor. Sadece Amerikan piyasasında yıllık 2,5 milyar $ bir prim üretiminin sadece bu alanda gerçekleştiği ve bu primin toplam Amerikan ticari sigorta prim üretiminin  %0,5’ini temsil ettiği ancak gelecek yıllarda büyümelerin en az iki basamaklı olacağı beklentisinin de olunduğu tüm analistler tarafından ifade ediliyor. Avrupa piyasalarında ise Amerikan piyasasına göre daha küçük bir pazar olmasına rağmen bu alanda yaratılan prim üretiminin 150 milyon $/yıl olarak gerçekleştiği ifade ediliyor.

Özellikle denetleyici kurumların bu tür teminat içeren poliçelerde nasıl bir karşılık ayrılması gerektiği ya da belirlenen özel şartların tüketici haklarını korumakta nasıl yeterli olacağı konularında net bir tavır geliştiremedikleri de gözleniyor.

Özellikle siber risklerin şirketlerin finansal performansına olan etkilerinin önceden ölçümlenebilmesindeki zorluklar diğer yandan reasürans teminatının yeterince olmaması, teminat bulunduğunda ise oldukça yüksek maliyetlerle karşılaşılması, hasarın tespitinde ise yeterince bilgi birikimine sahip olunamaması bu alanda önemli sorunlarla karşılaşılabilineceğini gösteriyor. Geçtiğimiz günlerde bir Amerikan şirketinin siber risk için talep ettiği 10 milyon $ lık bir finansal kayıp teminatı için yıllık 300.000 $ prim istendiğini belirtmesi ve bunun kabul edilemez olduğunu gazetelerde açıklaması talebin oluşmaya başladığını ancak sigorta sektörünün bunu karşılayacak şekilde kendini henüz hazırlayamadığını gösteriyor. Bugüne kadar sigortacılıkta ortaya çıkan her yeni riskin teminat altına alınmasında sorunlarla karşılaşıldığını biliyoruz. Karşılaşılan bu sorunların poliçe sayısının artması ile birlikte yani sigorta sektörünün elinde dişe dokunur istatistiki veri oluşması ile birlikte çözüleceğini de geçmiş deneyimlerden biliyoruz.

Şu anda siber sigorta teminatı; datanın kaybı sonrası datanın eski hale getirilme masraflarını, gizli tutulması gereken bilgilerin çalınması sonucu bilgisi çalınan kişilerin açacağı davalara karşı sorumluluğun teminat altına alınmasını karşılamakta. Son 5 yılda yazılan poliçelerin performansına bakıldığında oluşan hasarların yazılan primlerin %10’una denk geldiğini görmekteyiz ancak buna rağmen bu alanda iş yazan niş sigortacıların tedbirli bakış açılarını kısa sürede değiştirme niyetinde olmadıklarını da gözlemekteyiz.

Önümüzdeki dönemde siber riskler sigortacılığının sigorta sektörünün en önemli branşlarından birisi olacağını beklemeliyiz.



 

29 Eylül 2014 Pazartesi

GELECEKTE SİGORTA SEKTÖRÜNÜ DEĞİŞTİRECEK GELİŞMELER

Sigorta sektöründe bugüne kadar olan değişimler daha ziyade kendi iç dinamiklerinden kaynaklanıyordu ancak artık kendi dışında olan değişim ve gelişimlerin sigorta sektörünü çok kapsamlı bir transformasyona uğratacağı beklenmektedir. Son dönemde bu anlamda diğer sektörlerde yaşanan gelişimler nelerdir diye baktığımızda aşağıda sıralananların öne çıktığını görmekteyiz.

1. Genlerde oluşan gelişmeler: İnsan hayatının uzaması ve genlerde yapılan çalışmalar sonucunda insanların bu genleri satın almaları beklentisi ile birlikte özellikle hayat sigortacılığında inanılmaz değişimler olması kaçınılmaz gibi duruyor.

2. Mobil telefonlar: Mobil telefonların kabiliyetlerinin giderek artması ki artık kalp atışları, tansiyon, şeker seviyesi gibi konularda bile yakında yardımcı olacak aygıtlar üretilecek gibi gözüküyor. Bu aygıtlar sayesinde bu bilgilerin sigorta şirketlerine direkt olarak gönderilmesi ile birlikte artık sağlık sigortaları ya da hayat sigortaları konusunda şirketlerin işlerini basitleştirmeleri ve müşteriye özgü bürokrasiden uzak iş kabul ve fiyatlama uygulamaları geliştirebilecekleri ve işlemleri daha da kolay hale getirecek önlemler ve sistemler oluşturmaları bekleniyor. Yeni dönemde her gün 45 dakika egzersiz yapan birinin 400 kalori yaktığını bilen sigorta şirketlerinin fiyatlamasında bunu dikkate alacağı bir dönem artık geliyor.

3. GPS: GPS teknolojisindeki çok önemli değişimler ve gelişimler sonrasında kişinin bulunduğu mekân, kullandığı yollar, yaşadığı alanlar kolaylıkla bilinebilecek, bu bilgiyi sigorta endüstri elde edip kullanarak özellikle oto sigorta fiyatlamasında önemli farklılıklar yaratabilecektir. Eğer kişi çok hızlı kullanıyorsa, suç yoğunluğu yüksek yerlerde dolaşıyorsa, gece geç saatlerde araç kullanıyorsa sigorta şirketleri bu bilgileri kullanarak fiyatlama yapabilecek, tabii ki bu aslında önümüze çok önemli bir sorunu da beraberinde getirecek; kişisel alanın ne kadarına kadar girilebileceği ya da sigortalıların buna ne ölçüde izin vereceği?

Beklenti bu bilgileri paylaştığında daha az prim elde edebileceklerini gören sigortalıların bu bilgileri rahatlıkla paylaşabileceği şeklinde. Bu bilgiler sadece oto sigortalarında değil ev sigortalarında da rahatlıkla kullanılabilecek gibi gözüküyor. Evlerin Google’dan takibi, konutun özelliklerinin, kullanımının bilinmesi, sigorta sektörüne kullanabileceği inanılmaz imkânlar sunacak. Diğer yandan sigorta sektörünün benzer teknolojilerden faydalanarak yangın, hırsızlık gibi olayları anında tespit edebilecek sistemler kurabilmesi ve müdahale edebilecek bir takım kurgular sağlaması da beklentiler arasında.

4. Bilginin kullanılması ve işlenmesi: Artık bilginin elde edilmesi ve kullanılması süreleri giderek düşüyor. Diğer yandan bilginin kısa sürede bayatlaması da söz konusu. Bu bakımından anlık bilgiye ulaşım ve bu bilginin hemen analiz edilerek sonucunun hemen kullanılması gündemdeki en önemli konu olarak görülüyor. İşletmelerin kendi iç organizasyonlarını bu gelişmelere göre yeniden dizayn etmeleri kaçınılmaz gibi gözüküyor. Artık geçen yılın geçen ayın bilgilerinin analizi ile bu bilgilere göre çıkan sonuçlara uygun yeni stratejiler uygulamak devri kapandı. Günlük hatta saatlik gelişmelere göre kendimizi adapte edecek sistem ve iç organizasyonlar kurmamız şart gibi gözüküyor.

5. Kişiselleşme ihtiyacı: Sigortacılık başlangıcından itibaren aslında risklerin bir havuzda biriktirilmesi temeline dayanmıştır. Ancak sigortacılığın bugününe kadar bu prensibin geçerli olması aynen devam edeceği anlamına gelmiyor, artık her bir birey genelin sonuçlarına göre değil kendi özelliklerine uygun bir biçimde değerlendirilmeyi şirketlerden bekleyecek. Sigorta şirketine telefon açtığında ya da bir hizmet talep ettiğinde ya da fiyatlama uygulamalarında kendisine herkes gibi davranılmasından nefret eden bir yeni müşteri kitlesine karşı hazır bir sistemin sigorta endüstrisince kurulması gerekiyor.

6. Sürücüsüz otomobiller: Google’ın başlattığı ve giderek yaygınlaşması beklenen sürücüsüz araçların trafiğe çıkması ile birlikte sigorta sektöründe geleneksel sigorta teminatları bile yeniden tanımlanacak. Sürücüsüz araçların yol açacağı kazalarda sorumluluğun artık kişilerden bu araçları imal eden şirkete geçmesi le birlikte trafik sigortalarından ürün sorumluluğuna doğru gidecek bir büyük değişim gündeme gelebilecek gibi gözüküyor.

7. Araçlarda kirala ve bırak sistemi: Şehirlerin giderek büyümesi, trafiğin giderek yoğunlaşması artık araç sahipliği yerine araçların bir adreste kiralanıp bir başka adreste bırakılması şeklinde çözümlerin yaygınlaşmasını beraberinde getirecek. Bu gelişim araç sahipliğine yoğunlaşmış sigorta poliçelerinden büyük filoların kiralık araçlarının sigortalanması şekline büyük bir dönüşümü beraberinde getirecek gibi gözüküyor.

Yeni dönem bugüne kadar uygulanan temel prensiplerin çok dışında bir sigortacılığın müşteriler tarafından talep edileceğini bize söylüyor. Daha müşteri odaklı, daha hızlı, daha çok bilgiyi kullanan, daha çok kişiselleştirilmiş, daha çok mobil telefon ve diğer aygıtların kabiliyetlerinden faydalanan, daha az bürokrasi içeren, işlerin çoğunu interaktif biçimde müşterilere yaptıran, değişen satın alma anlayışının ihtiyaçlarını karşılayan bir yeni döneme sigorta şirketleri ayak uydurabilecek mi yoksa bunu iyi yapabilecek sigorta dışı kurumlar mı bu işe soyunmak isteyecek önümüzdeki dönemde bunu heyecanla bekleyip göreceğiz.

BAŞARI HİKAYESİ:4 KİM KARDASHİAN

Geçtiğimiz hafta Obama yaptığı bir konuşmada “toplumun kültüründe ciddi değişimler yaşanıyor, çocuklarımızın bugün etkilendiği şeyler ile bizim geçmişte etkilendiklerimiz çok farklı, zengin ve meşhurların hayatları inanılmaz ilgi çekiyor. Kim Kardashian'ın ne giydiği ya da eşi Kanye ile nereye tatile gittiğini takip etmek yeni nesil için her şeyden daha önemli hale geldi” şeklinde ifadeler kullandı. Amerikan başkanının bile konuşmasında yer verdiği kadar gündemi belirleyen Kim Kardashian efsanesi nedir diye okuyup araştırdıkça konunun sadece tesadüflerin ortaya çıkardığı başarı olarak nitelenemeyecek kadar detaylı planlandığını ve ekip çalışması sonucu oluştuğunu gördüm.

Kim Kardashian, 1980 doğumlu; model, reality show yıldızı, girişimci, seks yıldızı, sosyalite, her an her hareketi takip edilen yeni dönemin yarattığı bir yıldız. Bu tür insanlara genelde celebrity deniliyor. Lugatta şöhretli, varlıklı, yaşamları toplumun ilgisini çeken; giyimleri, günlük yaşamları, sosyal hayatta katıldıkları davetler, tatilleri, sürekli takip edilen kişilere verilen genel bir ad olarak tanımlanıyor. Son dönemde kendisi basında artık yıldızlıktan süpernovalığa (esas manası büyük yıldızların şiddetle patlaması durumuna verilen ad) terfi eden ender kişilerden biri olarak adlandırılıyor.

Kim; aslında 1.59 boyunda, bugünün modellerine hiç benzemeyen (kendinden son derece emin biçimde bugünün bir deri bir kemik modellerinden biri olmadığı için çok memnun olduğunu söyleyen) özellikle geniş kalçaları çok dikkat çeken bir kadın. Kim, Beverly Hills’te büyüyen, Amerika'nın üst sınıf diye tanımlanabilen aile ortamında yetişen ve gelişen, Paris Hilton'un sınıf arkadaşı, Hollywood’un şan ve şöhretine çok yakın yaşayan ve bu hayatın içinde büyüyen birisi. Babası ermeni, kökleri Türkiye’ye kadar gidiyor. Amerika’nın ünlü avukatlarından birisi iken aynı zamanda Movie Tunes müzik ve pazarlama şirketinin kuruculuğunu yapmış, 2003 yılında vefat etmiş. Annesi Kris Jenner ise İskoç/Hollanda orijinli eskiden beri basında sürekli gündemde olan bir kişi. Kim'in Khloe ve Kourtney adında iki kız kardeşi ve 1 erkek kardeşi var. Diğer yandan annesinin Bruce Jenner (1976 Amerikan olimpiyat takımında dekatloncu) ile yaptığı ikinci evlilikten de ayrıca 2 kız kardeşi (Kendall ve Kylie) var. Şu anda Kim kadar olmasa da hepsi her an gündeme girmeye başladılar. Zaten aileyi anlatırken basın artık Kardashian klanı şeklinde bir ifade kullanıyor.

Kim, ilk baslarda bazı ünlü sanatçıların giyim danışmanı olarak işe başlamış sonra modellik yapmış, 2006 yılında ailesi ile birlikte Kaliforniya’da DASH adli bir butik açarak kendi işini kurmuştur. Bu butikte kendi çizgileri ile oluşturduğu özgün dizaynları satmaya başlayarak çok ciddi başarı kazanmıştır. 2008’de ise yine bu kez bir ayakkabı mağazası açarak kendi özgün modellerini satmaya başlamıştır.

Kim Kardashian sosyal medyayı son derece iyi kullanan, Facebook’ta 22,5 milyon takipçisi olan (mukayese edebilmek için Beyonce’nin 13,5 milyon takipçisi olduğunu söylersem daha iyi fikir sahibi olursunuz) Instagram’da saçını kestirdiği resmini 800 bin kişinin beğendiği (like ettiği) televizyonda "Keeping With Kardashian" dizisi ile kendi ve tüm ailesinin yaşamının neredeyse naklen yayımlandığı ratingi çok yüksek bir reality show yapan, 2008’de ise Google'da ismi en fazla yazılan kişi haline geldi. Son donemde Apple uygulaması geliştirerek şöhretli olmak isteyenlere yol gösteren ve zaman zaman kendisinin içinde olabildiği bir animasyon video oyununu piyasaya suren Kim, yapımcı şirketin bütçe açıklamalarına göre bu üründen 200 milyon dolar civarında bir satış bekliyor. Diğer yandan evlenme törenlerinin resimlerine, doğum fotoğraflarına, bebeğinin resmine tüm tv kanallarının çok ciddi meblağlar ödemek için yarış ettiği Kim, gittiği kuaförden, alışveriş yaptığı mağazalara kadar tüm alışverişleri takip edilen, bu firmalardan ayrıca çok ciddi gelir elde eden, kendi markası altında parfümden tuvalet kâğıdına kadar çeşitli ürünler çıkartan bir büyük girişimci ve pazarlama dehası olarak öne çıkıyor.

2007 yılında şimdiki kocası rap şarkıcısı Ray J ile çektikleri porno kasetinin bir video şirketinin eline geçmesi sonucu şirketin bu kaydı yayımlaması ile birlikte tanınırlığı giderek artan Kim yayım hakları için tv şirketinin kendisine 1 milyon $ ödemesine rağmen daha sonra ilgili kanal aleyhine ayrıca dava açıp sonradan sulh olarak şirketten 5 milyon doları özel hayatin mahremiyetini zedeledikleri gerekçesi ile tahsil etti. Kardashian ailesinin 2010 yılı içine markasını kullanan ürünlerden elde ettiği lisans ücretinin 65 milyon doları bulduğu ifade ediliyor. Açılış ve kokteyllere katılım bedeli olarak 250 bin $ alan Kim, attığı tweetlerde bir üründen bahsederse bu ürünlerden 25 bin $ alıyor. Artık inkâr edilemez biçimde Kardashian marka imparatorluğu oluşmuş durumda, bu marka ile hangi ürün çıksa inanılmaz satış rakamlarına ulaşıyor.

Tüm mecralarda her an gündemde olan Kim ve Kardashian ailesinin bu başarısı tesadüf mü yoksa önceden ince ince planlaması yapılan ve uygulamaya konulan çok ciddi bir stratejik çalışmanın bir parçası olarak gerçekten bir başarı hikâyesi mi diye analizini yaptığımda aşağıdaki konuları dikkate aldıklarını gördüm.

1. İnsanlar pırıltılı hayata özeniyor, insanların senin yerinde olmayı hayal ettiğini unutma.

İnsanlar her zaman çok lüks yaşamak, pırıltılı bu hayatın içinde olmak istiyorlar. Çok zengin ve çok meşhur ve çok geniş ailenin tüm fertleri içinde kendilerini özdeşleştirdikleri birisini seçiyorlar. Bu kişilerin her hareketini takip ederek onlarla özdeşleşiyorlar. Ailenin yaşamı artık o kadar şeffaf ve transparan ki her an onlarla olduklarını düşünüyorlar, ailenin takipçilerinin aileye her an ulaşabileceği konumda olmaları da çok önemli bir takipçi kitle yaratmalarına neden oluyor.

Evlendikleri kişiler mutlaka çok meşhur olan ve genelde sporcu ya da şarkıcı olarak seçiliyor. Daha gençlerinde seyretmelerini sağlamak ve içeri çekmek için küçük üvey kardeşlerini de oyunun içine dahil ederek takip eden kitleyi sürekli büyütüyorlar. Anne ve babada aynı şekilde bu oyunun içinde önemli parçalar olarak sürekli gündemde olmaya devam ediyor ki buda o yaş grubunu oyunun bir parçası yapmak için düşünülmüş bir çözüm.

2.İnsanlar başkalarının hayatını izlemek, onları takip ederek yorum yapmayı, dedikodu yapmaya bayılıyorlar.

Son dönemde başarılı reality showlarda bu yaklaşım ön plana çıkıyor. Biri bizi gözetliyor ve benzeri programlar hep bu isteği karşılamak üzere çekiliyor. Kardashian ailesinin de tüm fertleri ile tv de sürekli gözükmesi, kavgaları, bazen çekişmeleri, üzüntüleri, sevinçleri insanları inanılmaz etkiliyor, sosyal medyada her bölümden sonra inanılmaz adette tartışma çıkması bu diziyi interaktif bir niteliğe de sokuyor. Amerikan toplumunda aile ilişkilerinin zayıflaması, komşuluk ilişkilerinin son derece sınırlı olması insanlara; televizyon aracılığı ile ailenin karşılaştığı sorunlarla ilgilenme ve fikir yürütme imkânı veriyor. Toplum bu dizide geçen konularla ilgili duygu ve düşüncelerini sosyal medyada hemen paylaşıyor ve yapımcılarda bu yazılardan eğilimleri analiz ederek senaryo çalışmalarını buna göre oluşturuyorlar.

3. Markalaş ve markanı kullandığın alanı sürekli genişlet.

Kardashian’lar kendi pazarlarını ve hitap ettikleri kitleyi çok iyi biliyorlar ve buna uygun ürün ve pazarlama yaklaşımlarını son derece profesyonelce uyguluyorlar. Mümkün olduğunca geniş ve çok adette ürüne kendi markalarını vererek bu kitlenin bu ürünleri almasını sağlıyor ve kendilerini aslında Kardashian ailesinin bir üyesi gibi hissetme isteklerini çok iyi kullanıyorlar. Bu arada aile, prensiplerinden asla ödün vermiyor. Bu ürünlerden bazıları verdiği sözü tutmadığı anda hemen anlaşmayı bitirip hatta özür dileyerek bu alandan çekiliyorlar. Bu konuda en son bir kredi kartı işinden çekilmeleri özellikle insanların markaya olan güvenlerini zedelememek konusunda ne kadar hassas olduklarını gösteriyor.

Kardashian ailesinin şu andaki stratejileri çok açık, kendi deyimleri ile "demir sıcakken mümkün olduğunca çok işi yapıp kovayı doldurmak"

3. Sosyal medyayı müşterilere ulaşmakta kullan, mesaj ver, ulaşılabilirliği hissettir, sahici ol.

Kardashian ailesi özellikle sosyal medyayı çok başarılı biçimde kullanan ve bu alandaki fanlarını giderek arttıran bir yaklaşımı başarılı bir şekilde devam ettiriyor. Bu alanda ne kadar çok çalıştıkları kendi özel alanı demeden her konuyu paylaşabilmelerinden anlaşılıyor. Ayrıca bunu bir angarya olarak görmeyip işlerinin bir parçası olarak kabul ederek bundan çok zevk aldıklarını da hissettiriyorlar.

4. Her zaman kazanan ol ve kazananlarla beraber olmaya dikkat et, insanlar kazananı sever.

Özellikle tüm çalışmalarında yaşamlarını başarı üstüne kurmuş durumdalar. Eş seçimlerinden çalıştıkları ürünlere, gittikleri kulüplere hepsi kendi alanında çok başarılı olan kişi ve işletmeler.

5. İlgi odağı ol ve ilgiyi sürekli en üst seviyede tut.

Kardashian’lar her olayı ciddi olarak öne çıkarıp ilgiyi en üst seviyede tutma konusunda çok başarılılar. Evlenme, boşanma, hamilelik, kilo alma, zayıflama, annenin yüzünü gerdirmesi, masajları gibi her olay kitlelerin takip ettiği çok önemli birer konu olarak işleniyor.

Geçen hafta İngiliz GQ dergisine çektirilen çıplak fotoğraflar ya da bu yaz Tayland’da geçirilen aile tatilleri bunun son örnekleri olarak gözüküyor.

6. Doğru kişilerle çalış, takımını kur, en iyilerle çalış.

Kardashian malikanesinin bulunduğu bölgenin arkasındaki küçük yerleşimde E! prodüksiyon şirketinde çalışan çok sayıda kişi yaşıyor. Bu kişiler işlerinde en iyiler, özellikle sürekli yayında olduklarından neyi ne zaman kullanacaklarını bilen profesyoneller, bu kadar iyi bir takımın çıkardığı üründe tabi ki bu kadar başarılı oluyor.

7. Çok çalış, bulunduğun yerde olmayı isteyen o kadar çok kişi var ki, aksi takdirde bir anda kaybolursun.

Bu kadar pırıltılı hayatın arkasında neredeyse 24 saat çalışan bir aile var, sabah kahvaltıda başlayan gece yatışa kadar süren sürekli ekrana yansıyan bir hayatı sürdürmek gerçekten çok zor, hırslı ve başarılı olmak içgüdüsüyle hareket eden Kardashian’lar bunu büyük bir özveri ile sürdürüyor.

Aslında hangi işi yaparsan yap, benzer kurallar o işi başarılı kılmak için temelde aynı gibi, bu serüven anne Chris Jenner’in CEO’luğunda 2006’da başladı ve bugüne kadar inanılmaz bir başarı ile sürdü. Bakalım daha ne kadar sürecek, takip edeceğiz.

BAŞARI HİKAYESİ:6 ALIBABA.COM

1992 yılında Çin'in Hangzao şehrinde yaşayan İngilizce öğretmeni Jack Ma tercüme bürosu açmak istiyordu bunun için 4.000 dolara ihtiyacı vardı ancak tüm uğraşlarına rağmen bu parayı bir türlü bulamadı.1999 da bu kez üzerinde uğraştığı yeni projesi için harekete geçti,biriktirdiği paraya ilave olarak sağladığı imkanlarla 60.000 dolarlık bir yatırımla son dönemlerde sürekli olarak üzerinde uğraştığı Çinli üreticilerle toptancıları internet üzerinden bir araya getirme düşüncesini gerçekleştirmek üzere bir site kurdu. Bu siteyi kurarken iki önemli sorunun baştan itibaren gelişmelerine olumsuz etki yapmamasına dikkat etti,bunlardan kesinlikle taviz vermemesi gerektiğini düşündü.Bu unsurlardan ilki maliyet diğeri ise sitenin son derece güvenli bir biçimde çalışması ve hem alıcı hemde satıcıların sitenin bilgi güvenliğinden en ufak bir tereddüt duymamalarının sağlanmasıydı.İlk etapta ve daha sonra sürekli olarak sisteme katılanlara karşı sözlerinin tutulması için olağanüstü çaba gösterdi ve ortaya çıkan sorunların çözülmesinde son derece hassas davrandı.Diğer yandan özellikle ödemelerde hiçbir aksama olmaması için gayret sarfetti ve herkesin zamanında tahsilat yapabilmesine ve sisteme olan güvenin artmasına herhangi bir aksaklık yaşanmamasına özen gösterdi,zamanla bütün bu işlemleri kendi kurduğu AliPay sistemine aktararak özellikle tahsilat ve ödeme sisteminin dahada sorunsuz biçimde işlemesini sağladı.Maliyet konusundada doğru satıcıları bulup sürekli ve en iyi fiyat garantisi ile çalışarak site içinde çok ciddi bir rekabet ortamın oluşmasını sağladı. Jack Ma’nın tüm konuşmalarında bugünden geriye baktığında Alibabanın 1999da kuruluşundan itibaren şirketin başarılı olup bugünlere gelmesindeki en önemli mihenk taşının Japon yatırım bankası Softbank'ın şirketine 2000 yılında önce 20 milyon dolar daha sonra 2003de 30 milyon dolar yatırm yapması olarak belirtir.Diğer yandan bu yatırımla ivmelenen şirketin hisselerinin yüzde 40ı için 2005 yılında Yahoo tarafından 1 milyar dolar ödenmesi şirketin gelişmesine ve yatırım yapma kabiliyetinin artmasına çok önemli katkı sağladı.Ma 2010 yılında yahoo hisselerini geri almak için teklif verdi, pazarlıklar 2012 yılına kadar sürdü ve 2012 yılında Yahoo'yu ikna ederek %50 hisse için 7.6 milyar dolar ödeyerek hisselerin yarısını geri aldı. Jack Ma, Çin ekonomisinin ihracat ağırlıklı bir modelden tüketim ağırlıklı bir modele geçeceğini düşünerek bütün planlarını bu varsayım üzerine kurmuştu.Bu yaklaşım bugün gelişerek değişime uğramıştır,nitekim Alibaba Asya ve Afrikadaki firmalardanda mal alıp pazarlayan hatta Kaliforniadan veya Washingtondan çilekten deniz mahsullerine kadar malları Çindeki alıcılara satabilen uluslararası bir site haline dönüşmüştür.Çinde toplam satışlarının %50sini yapan Alibabanın günlük postalama adedi 27 milyonu bulmuş olup 10 yıl içinde bu sayının günde 200 milyona ulaşacağı öngörülmektedir.Halen 8.5 milyon satıcıdan mal alan,300 milyar dolarlık satış yapan Alibabanın müşteri adedi 280 milyona ulaşmıştır.Bu müşterilerin detaylı analizinde bağlılıkları çok yüksek olan bu müşteri kitlesinin haftada en az 1 kez Alibaba’dan alışveriş yaptığı ve yıllık 1000 dolarlık alışverişi Ali baba ile yaptığı tespit edilmiştir.Diğer yandan internet kanalında penetrasyon oranı bakımındanda Alibaba’nın sonuçları gözkamaştırmaktadır,2013 sonu itibarı ile Amerikada online perakende satış payının toplam satışların sadece %6sı olduğunu düşünürsek sadece Alibaba’nın Çin’in toplam on line piyasasının %8ini temsil etmesinin önemi ortaya çıkar. Alibaba satışlarında kesinlikle envanterine mal girmeyen malı üreticiden müşteriye direkt gönderen bir sistem oluşturmuştur.Çinde yetersiz mali bünyeleri nedeni ile sürekli batan küçük işletmelerin mali zafiyete düşmesi sistemin devamlılığına tehdit yaratmasın diye bu üreticilere kredi imkanı kullandıran bir yapı kuran Alibaba,bu amaca hizmet etmek üzere yılda yaklaşık 2.4 milyar dolar civarında bir kredi imkanını bu amaçla ayırmıştır. Alibaba aslında iki platformdan oluşmaktadır.Birinci platform Taobao ki bu Ebay tarzında küçük ve orta ölçekli üreticilerden müşteriye doğru çalışan,diğeri ise TMall ; büyük müşterilere dönük çalışan platformlardır.Ma özellikle Taobao'yu geliştirmek amacında olduğunu, daha çok kazanmaktan daha çok daha fazla pazar payı elde etmek arzusunda olduğunu vurgulamaktadır. 2014 yılının Eylül ayında New York borsasında yüzlerce road show sonrası işlem görmeye başlayan ve çıktığı fiyatın çok üzerinde(%38) bir fiyattan günü kapatan Alibaba, 21.8 milyar dolarlık borsaya arz miktarı ile dünyadaki 3cü büyük operasyon olmuş pazar değeri 168 milyar dolara ulaşmıştır.Özellikle Çindeki şirketlerin açık ve şeffaf olmayan yapıları, Çin’in ülke olarak pek iyi olmayan imajı,yabancı şirketlerin hissedar olmaları konusundaki koyulan sınırlamaları,şirketin Cayman adalarındaki ana şirketi,Çin piyasasındaki yozlaşma düşünüldüğünde; bu satış gerçekten çok önemli bir başarıyı göstermektedir.Ma televizyonlara yaptığı açıklamada"Bize güvenin,piyasaya güvenin,gençlere güvenin,teknolojiye güvenin,dünyanın ne kadar şeffaflaştığını görün buna güvenin"şeklinde beyanat vererek bu konuda yatırımcıların kendisine ve şirketine güvenmelerini istemiştir. 168 milyar dolarlık pazar değeri yatırımcıların yatırım kararlarının ne kadar isabetli olduğunuda ortaya çıkarmıştır, şirketin kuruluşunda ortak olan Softbankın 50 milyon doları bu değer sonrası 57.3 milyar dolara ulaşmış,Yahoonun ilk seferde yatırdığı 1 milyar doları ise(yarısı için 7.6 milyar doları geri almıştı) 45.6 milyar dolara ulaşmış,Jack Ma ise 13.1 milyar dolar sahibi olmuştur Bu kadar başarılı bir gelişmeyi sadece 15 yıl içinde sağlayan Jack Ma'yı başarıya götüren prensiplere baktığımızda aşağıdakiler öne çıkmaktadır; En iyi kişilerle çalışmak;Özellikle yanında çalışan kişilerin seçimi ve bu kişilerin organizasyonun içnde tutulması konusunda gösterdiği hassasiyet Ma'nın en önemli özelliği olarak öne çıkıyor.Çinde verilen ücretler yada kişlieri şirkette tutma konusunda şirketlerin gerekli hasasasiyeti göstermemesinin tam tersi olarak Ma hep en iyi kişileri Albabaya kazandırmak ve onlarla uzun süre çalışmak prensibinden ödün vermemiştir.Her zaman yanında olan Joe Tsai şirketi kurduğundan beri beraber olduğu Yale üniversitesi hukuk bölümünden mezun olan olan ikinci adamı olarak aynı özeni tüm çalışanları içinde göstermiştir.2013 yılında CEOluk görevini Jonathan Luya derederek yönetim kurulu başkanlığını yürürten Ma,kariyer planlamasınıda son derece başarılı bir biçimde uygulamıştır; Müşteriyi ilk sırada tutmak;Ma "her zaman müşteri ilk sırada ,çalışanlar ikinci sırada ve yatırımcılar üçüncü sırada gelir" şeklindeki görüşünü sürekli olarak açıklamaktadır.Gerçekten bu konuda Alibaba verdiği sözü tutmaya ve müşteri haklarının mutlaka ön planda tutulmasına azami önem vermektedir, Her konuda açık ve şeffaf olmak;Çin piyasasındaki her türlü olumsuzluğa rağmen şirketin uygulamaları ve planlarını en sade ve en şeffaf biçimde açıklamaya özen gösteren Ma hertürlü soru ve açıklama taleplerine en detaylı ve en açık biçimde cevap vermeye özen gösterir, Stratejilerine bağlı kalmak;Ana hedeflerinden taviz vermeden ilerle ve stratejik yaklaşımlarını aynen uygulamaya devam etme konusundada oldukça muhafazakar davranan Ma ana işine ve ana işi ile ilgisi olmayan hiçbir işe yatırım yapmamamaktadır, Büyümeye odaklanmak,pazar payından vaz geçmemek;Ma dünyayı yeniden şekillendiren bir şirket kurma iddiasını sürekli dile getirirken Wal Marttan daha büyük bir şirket yaratma idealinden vazgeçmeyeceğini sürekli vurgulamıştır,gelişmelerde şirketi bu noktaya götürmektedir, Yenilikçilik ve innovasyondan vazgeçmemek;Bugüne kadar sürekli olarak yenilikçiliği son derece iyi kullanan Ma özellikle çok yakında mobil teknolojinin her şeyin yerini alacağını söyleyerek bu alanda büyük yatırımlar yapmaya başlamıştır, İddialı olmak , kendine güvenmek; Jack Ma konuşmalarında E Bay için onlar okyanuslardaki köpek balıkları ise bizde Yangsthe ırmağının timsahlarıyız diyerek kendi gücünden bahsederken aslında iddiasının ne kadar büyük olduğunuda sürekli vurgulamaktadır. Jack Ma’nın Alibabası bugüne kadar olağanüstü başarılara imza attı bakalım yeni rakipler ve olağanüstü rekabet önümüzdeki yıllarda ona ve şirketine nasıl bir pozisyon belirleyecek?