Sigorta sektörümüzde Mart sonu teknik kârlılıklar
incelendiğinde, trafik branşı dışında kalan genel sorumluluk branşlarında da
80,3 milyon TL zarar edilmesi ve uzun kuyruklu yapısı olan tüm sorumluluk
branşlarında sektörün ciddi sorunlar yaşaması dikkatle irdelenmesi gereken
önemli konulardır.
Uzun kuyruklu işlerde doğru sonuçlar alabilmek öncelikle
fiyatlamanın doğru yapılmasına daha sonra ise ayrılan rezervin yeterli olmasına
bağlıdır. Rezervin doğru oluşabilmesi için ise zamanında ve doğru miktarda
açılan bir muallak kaydına ihtiyaç bulunmaktadır. Uzun yıllar önce oluşmuş
ancak yeni ihbar edilen bir dosyanın şirketin AZMM’sini çok ciddi anlamda
etkilemesi kaçınılmazdır.
Ülkemizde geçerli olan kanun ve yönetmelikler sonucu
oluşturulan rezervlerin aslında yeterli koruma sağlayamadığı ve önemli ölçüde
eksik kaldığı, yabancı sermayeli
şirketlerin yurt dışı raporlamalarında ayrıca ilave rezerv marjlarına yer
verdikleri bilinmektedir. Ancak sektörümüzdeki sorun yurt içinde geçerli
kurallara uygun rezervlemenin bile hala layıkıyla yapılamaması ve bunun
sonucunda bilanço ve kâr zararların mukayese edilebilirlikten uzak olmasıdır.
Doğru dosya açılış muallâk miktarı ile açılmayan ya da ihbar edilmesine rağmen
ödeme zamanı gelene kadar açılmayan dosyaların şirketlere bir süreliğine geçici
bir rahatlama sağlayabildiği, aradaki farkın ödeme yapıldığı anda kapatıldığı
bilinmektedir.
Ülkemizde trafik branşında bedeni tazminatlarda
şirketlerin ayırdıkları dosya başı muallakları incelendiğinde, dosya başı muallak rakamlarında ciddi sorun
olduğu ve bir hesaba göre sektörde en az 400 milyon TL civarında gömülü bir
zarar olduğu ortaya çıkmaktadır(gerçekleşmiş ancak ihbar edilmemiş hasarlar için ayrılan rezerv hariç)Son yıllarda bir ölçüde düzelme olmasına
rağmen halen bazı şirket muallaklarında ciddi anlamda eksiklik vardır.
Diğer yandan trafik branşında Yargıtay’ın geçmişe dönük
olarak sürücü kusuru ve bakıcı giderlerini de trafik sigortaları teminatı
içinde tutan bir değerlendirme yapması sektörü ayrıca çok ciddi anlamda bir
yükle karşı karşıya bırakmıştır. Bu tazminat taleplerinin çok yüksek
miktarlarda gerçekleşmesi sigorta şirketlerini ayrıca ilave rezerv ihtiyacı
içine sokmuştur. Bedeni hasarların yanı sıra trafik sigortalarının maddi
alanında karşılaşılan değer kaybı talepleri ile birlikte ilave eksper atama
masrafları ve bunun getirdiği değerleme farklılıkları ayrıca zaman zaman ortaya
çıkan parça fiyatlamaları şirketlerin bu alandaki maliyetlerini olumsuz
etkilemektedir.
Rezervin yeterince konulmamasının en önemli sonucu
şirketlerin gerçekçi olmayan bilançolar çıkarıp gerçekçi olmayan kârlar
göstermesidir. Bu fiktif kâr anlayışı şirketlerin uyguladıkları tarifelerde
daha agresif olmalarına yol açmakta, bu da sektörde haksız rekabet oluşmasına
yol açmaktadır.
Diğer yandan sektörde yetersiz sermaye sebebi ile gerekli
mali güce sahip olmayan şirketlerin günü kurtarmak ve nakit girdisi yaratmak
için fiyatlarda yaptıkları indirimler, piyasa payı kaybetmek istemeyen diğer
şirketlerin de bu yarışın içine girmesine sebep olmaktadır. Bütün bunlar
sektörde ciddi zararlı sonuçlara neden olmaktadır. Sektörde sigorta
şirketlerine rücu borçlarını dahi ödeyemeyen şirketlerin olduğu bilinmektedir
ve bu şirketlerin vatandaşa hasarlarını nasıl ödeyecekleri konusu ciddi bir
sorun olarak önümüzde durmaktadır. Bahsi geçen şirketlerin vakit geçirmeksizin
sermaye artışına gitmeleri, rezervlerini yükseltmeleri, bunu yerine
getiremeyecek şirketlerin ise uzun kuyruklu iş yazmalarının engellenmesi
gerekmektedir.
Gelişmiş piyasalarda şirketlerin uyguladıkları fiyatlar
arasındaki farklar piyasamızda görüldüğü ölçüde yüksek değildir, çünkü o
piyasalarda rezervleme sisteminin sağlıklı işlemesini sağlayacak iç ve dış
denetim sistemleri kurulmuştur. Bu sistemin ülkemizde istenilen seviyede
kurulamaması nedeni ile doğru bazda oluşmayan fiyatlamalar sigorta şirketleri
ve sigorta acentelerinin fiyat farklılıkları ve oynaklıklarını müşterilere izah
edememelerine ve bunun sonucunda itibar kaybetmelerine sebep olmaktadır.
Müşteride oluşan güvensizlik portföy sadakati kavramının giderek azalmasına yol
açmaktadır. Ülkemizde son dönemde ortaya
çıkan, şirketlerin trafik branşında kısa vadeli olarak pazar payı elde etme stratejileri, bu branşı sürekli giriş çıkış yapılan ve bu
yüzden tüketicinin sektöre güvenini zedeleyen bir branş haline getirmiştir.
Şimdi bu konu en önemli gündem maddesi olarak önümüzde durmaktadır.
Diğer yandan şu anda gündeme gelmeyen ancak gelecekte
sorun olarak konuşmaya başlayacağımız, bugüne kadar yangın poliçesi alan
müşteriye hediye edilen başta işveren sorumluluk olmak üzere genel sorumluluk
poliçelerinin sonuçları da trafik sigortaları benzeri bir sorun olarak gündeme
oturacaktır.
Ülkemize özgü yüksek hasar potansiyeli içeren bu alanda
da mutlaka fiyatlama, rezervleme ve iş yapma biçiminin tekrar gözden
geçirilmesi şarttır.
Bugün itibarı ile halen sektörde sorumluluk branşı
üzerine titizlikle eğilinmesi gerekli bir ana branş kimliğinde yönetilmemekte
ve yüksek tazminat limitli poliçeler riske uygun olmayan fiyat anlayışı ile
devam etmektedir. Ayrıca yine trafik sigortalarında yaşanan ve geç ihbar edilen
hasarların rezerv etkisi fiyatlamalara ve aktüeryal çalışmalara tam olarak
yansıtılamamış durumdadır. Bu neden ile çok yakın zaman içinde bu branşın
hasar/prim oranlarının %100’ün çok çok üstüne çıkacağını tahmin etmek hiç de
güç değildir. Sigortalılar ve acenteler için sürdürülebilir ve tutarlı fiyat
politikasını yaratabilmek adına mutlaka bu branşların da titizlikle irdelenmesi
gerekmektedir.
Serbest rekabet sistemi herkesin her şeyi istediği gibi
yaptığı bir sistem değildir. Bilakis tüketici haklarının korunması, eşit
rekabet şartlarının oluşturulması ve haksız rekabetin önlenmesi bakımından
düzenleyici ve denetim fonksiyonunu icra eden kurumların özellikle rezerv
yeterliliği konusuna mutlaka gerekli önem ve özeni göstermeleri gereken bir
sistemdir. Bankacılıkta merkez bankalarının karşılıklarla oynayarak faiz
oranlarını düzenlemeleri gibi sigortacılıkta da rezervleme ile iş yazma/fiyatlama/tüketiciye
zamanında taahhütleri yerine getirme gibi konularda istikrar sağlanabilir.
Zaman geçirdikçe bu sorun çözülemezse sektöre olumsuz etkileri giderek
büyüyecek ve rekabet şartları ülkemizde maalesef batılı standartlarda
kurulamayacak bu da sigorta endüstrimizin gelişmesini olumsuz olarak
etkileyecektir.
Bütün bunların ışığında sigorta sektörünün sağlıklı
yapısı ve tüketicinin menfaatlerinin korunabilmesi bakımından rezervleme
sisteminin artık doğru kurulması, denetlenmesi ve işletilmesi sağlanmalıdır.
Buna paralel mali yeterliliği zayıf, sermayesi yetersiz şirketlerin uzun
kuyruklu iş yazmalarının önüne geçilmeli ve haksız rekabet bir an önce mutlaka
sona erdirilmelidir.
Ø Doğru
rezerv, sermayedarın yatırımının korunmasıdır.
Ø Doğru
rezerv, doğru fiyatlama ile tüketicinin haklarının korunmasıdır.
Ø Doğru
rezerv, şirketlerin batmasını
önlemektir.
Ø Doğru
rezerv, fiyat farklılıklarını minimize ederek acentenin müşteri karşısında
itibar kaybını önlemektir.
Ø Doğru
rezerv, mali açıdan güçlü bir sigorta sektörü demektir.
Ø Doğru rezerv, haksız rekabeti önleyen bir hakkaniyet mekanizmasıdır.
Merhaba Cemal bey, sektörde 11.yılım ve deneyiminize güvenerek sormak istediğim bir konu var. Sektör hep zarar ediyor ve bunun nedenleri olarak bir çok sorun gündeme getiriliyor. Bu zarar hesabı içinde , şirket yöneticilerinin süreci iyi yönetememeleri ve doğru risk değerlendirmesi yapamamalarının da payı olduğunu düşünüyor musunuz?
YanıtlaSilSon yıllarda özellıkle maalesef bizim gibi piyasalara özgü geriye dönük uygulamalar sektöre çok büyük yükler getirdi(yargıtay kararları,sgk payı,bedeni tazminattaki talep artışları)
SilTabiiki serbest rekabette yanlışlar ve doğrular olacakki şirketlerin başarıları farklılaşsın
Burada şirket şirket isim vererek bir suçlama yapmak yanlış olur bence, çünkü gördüğüm kadarıyla sektörde herkes üç aşağı beş yukarı birbirini takip ediyor. Sektörün hep zarar ettiği doğru değil, bazı belirli branşlarda zarar var ancak diğer branşlar durumu kurtardığı için böyle gelmiş böyle gider deniyor. Tüm sektör prim üretimine değil de kara odaklanmadığı sürece ve yabancı sermayeli şirketler sermayelerine güvenerek çok yüksek zararlar pahasına da olsa öldürücü rekabete devam etmeyi bırakmadığı sürece bu branşların kar etmesi güç.
YanıtlaSilBu arada Cemal Bey, bazı şirketlerin rezervlerinin eksik ve yanlış hesaplandığını düşündüğünüzü söylemişsiniz. Bu sektör açısından çok ciddi bir problem yaratabilir. Bununla ilgili gerekli yerlere bildirimlerde bulunuldu mu acaba?
Şirketlerin tek tek değerlendirmesi değil sektör trendlerine bakmak lazım,maalesef her yıl zarar edildiği ancak olumlu gelişmeler yaşandığı gerçek.Gerek birlik ve gerekse yetkili makamlar konuyu takip edip gerekli düzenleme çabası gösteriyorlar,
YanıtlaSilCemal Bey bu yazıyı okuyunca aklıma, şahsi, AXA Sağlık branşına ilişkin yaşadığım sorun ve kararsızlık geldi. AXA'dan ayrıldıktan sonra Sağlık Sigortası müşteriniz olmaya devam ettim. Yaklaşık 13 yıl AXA sağlık sisteminde müşteri olarak yer aldım. Bu süre içinde (daha uygun diye) farklı ürünlere geçiş yapma durumunda kaldım. Ancak 2013 Mart-Nisan yenilemesinde yapılan yüzde 25-30 civarındaki zamlı tekliften sonra bayağı bocaladım, karar verme süresi istedim ve istemeyerek de olsa sağlık sigortamı iptal ettirdim. Hatta "ömür boyu yenileme garantisi" de almışken verdim bu kararı...Sağlık sigortamı 13 yıl boyunca sıfıra yakın kullandığımı da belirtmekte fayda vardır. Sağlık branşlarının genelde zarar etmesi ve bunu "masum-temiz" müşterilere yüklemesi, hizmet etiği açısından adil gelmedi bana...Soruma gelince kişilere göre politika belirlemek ve/veya fiyatlama yapmak Kar-Zarar'ı olumlu yönde ne kadar etkileyebilir? Teşekür ederim
YanıtlaSilSağlığın rezerv konusunda en az etkilenen kısa sürede sonuçlanan yapısı var,sorun daha ziyade az sigortalı ve maliyetin sektörce doğru yönetilememesi
YanıtlaSil